asla, kat'iyen, sureti kat'iyede, hiçbir suretle. The plans were anything but definite: Planlar
asla kesin değildi. That little bridge is anything but safe: O küçük köprü kat'iyen emin değildir. He's anything but fool: Hiç de aptal değildir. anything but that: (Tek) bu olmasın da (ne olursa olsun).
…'den başka hiç, … hariç hiçbiri. It is nothing but laziness: Tembellikten başka bir şey değil.
Anything but that: O olmasın da (ne olursa olsun).